Batı Cephesi Karargâhı Binası
Bina, Şifa Hamamı’nın yanında yer almaktadır.
230 m2’lik alana sahip bina; çeyrek bodrum, zemin ve bir kat olarak inşa edilmiştir. Zemin kat taş, üst kat ise bağdadi ve çatısı kırma çatılı olup, alafranga kiremit örtülüdür. Pencereleri, Türk mimari öğelerine uygun dikdörtgen şekilli olup, alt kat pencereleri kanatlı, üst kat ise giyotin tarzında yapılmıştır.
Çift katlı zemin kapısından içeriye girildiğinde, zemin katın idari kısımlara ayrıldığı gözükür. Tabanı ve tavanı ahşap olan salonun ortasında, tavanı destekleyen ahşap bir direk vardır. Salona açılan sekiz adet oda kapısı bulunmaktadır.
Bina, 1905 tarihinde Bostan Bey tarafından Belediye Binası olarak yaptırılmıştır. 1921 yılında Kurtuluş Savaşı’nın başlaması nedeniyle, Alagöz’deki Batı Cephesi Karargâhı Akşehir’e nakledilir. Belediye binası olarak kullanılan yapı, karargâh için orduya tahsis edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında Akşehir, bağımsızlık mücadelesinin dönüm noktasını oluşturan, Taarruz Kararı’nın alındığı yer olma özelliğine sahiptir. Bu bina, 24 Kasım 1922 tarihine kadar karargâhlık görevini sürdürür. Savaşın bitmesiyle, belediye binası olarak kullanılmaya devam eden yapı, 1966 yılında belediye tarafından müze olarak kullanılması karşılığında, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir. 1981 yılında da, geçirdiği tamiratlar sonunda bugünkü halini almıştır. Günümüzde, Ulu Önder Atatürk’ün kişisel eşyalarının ve Kurtuluş Savaşı Dönemi’ni yansıtan çeşitli eserlerin sergilendiği bir dokuya sahiptir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Akşehir Evleri
Akşehir Evleri; Anadolu Coğrafyası’nın sivil mimari örneklerini, geçmişten günümüze kadar koruduğu için, önemli bir yere sahiptir. Kentin kendine özgü kimliği, tarihsel süreç içerisindeki toplumsal olguları, kültürel ürünleri, doğal çevre imkanlarını değerler içerisine alınması, insanlar arasındaki iletişimler, bina, sokak ve meydanları özel bir yerde kurgulanmayı ortaya çıkarır.
Sıra evlerden oluşan sokakların dokusunu; bazen yan yana, bazen sırt sırta, bazen de birer atlayarak oluşturulmuş bahçe ve avlular belirlemektedir. Bu avlular doğayı, kentin yaşamıyla birleştirmiştir. Evlerin yan özel nitelikleri, sahanlık girişleri, özgün kapı çözümleri, cumbaları, sokakların ve şehrin kimliğine özellik katmaktadır.
Orta Hamam’dan Gavur Hamamı’na dek, Değirmen Sokak’taki evlerin birçoğunun alt katlarında dükkan vardır. Eskiden, Müslüman olmayan bu evlerin hanımları, burada oya yapıp satarlarmış.
Genel Özellikleri
Evler genelde iki katlıdır. Özellikle eğimden kat kazanılan yerde, giriş katının altı, bahçe katı olur. Evlerin tabanları ve tavanları ahşap; mutfakları ve kilerleri damlı ya da kiremitli, kim geldi pencereli evleri vardır. Bu evler bugün, sit alanı içerisinde yer almaktadır. Evlerde, kat sayısı artsa da plan değişmiyor. Ev yaşamı içerisinde, ortak kullanım alanları kendini gösterir. Özellikle alt kat odaları, bazen oturma yeri olarak kullanılmış, bazen de fonksiyonu değiştirilerek mutfak görevini üstlenmiştir. Ama asıl gelenekte mutfak, ayrı bir bölümden oluşmaktadır.
Evlerin banyo bölümleri, genellikle odalardaki yüklüklerin içinde oluşturulmuş ve basit öğeler içeren yıkanma yerleri (Gusülhane) vardır.
Pencereler, önceleri giyotin, sonradan giyotinin bir yarısı ortadan ayrılıp, iki kanada dönüştürülmüştür.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Nasreddin Hoca Türbesi
Konya Akşehir ilçesi surlarının doğusunda kendi ismi ile tanınan mezarlıkta bulunan Nasreddin Hoca Türbesi’nin yapıldığı tarih kesinlik kazanamamıştır.
Günümüze kadar büyük değişiklikler geçiren türbe iki bölümden oluşur. Dışta, oniki desteğe oturan revak tipinde bölüm, içte ise, altı silindirik sütuna oturan, üzeri kubbe ile örtülü baldaken bölüm bulunur. Dıştaki bölümün üzerinde metal levhalarla kaplı piramidal külah yükselir. Geçmişte bugünkü haline en yakın onarım II.Abdülhamit zamanında yapılmıştır. Mezar iç bölümün ortasındadır.
Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özgünlüğünü yitiren bu yapıyı Akşehir Kaymakamı Şükrü Bey 1905 yılında yaptırmıştır. Eski yapıdan yalnızca ortadaki ana türbe bölümü günümüze gelebilmiştir. Bu ana türbe bölümünü altı sütunu birbirine bağlayan sivri kemerlerden oluşan bir revak çevrelemektedir. En dışta 12 köşeli mermer kaideye oturan 12 sütun sıralanmıştır. Türbenin üzerini 12 köşeli çinko külahlı bir çatı örtmektedir.
Mermer sandukanın başucunda Nasreddin Hoca’nın yaşamını simgelemek üzere ölüm tarihi olan h.683 (1284) ters olarak 386 şeklinde yazılmıştır. Bugünkü görünümüyle bu türbenin mimari bir özelliği bulunmamaktadır.
Tarihsel Bilgi:
Selçuklular ve beyliler devrine ait il yazıcı defterleri günümüze kadar gelmediği için Nasreddin Hoca Türbesi ve Medresesi hakkında bilgi yoktur. Nasreddin Hoca vakıflarına ait en eski kayıt Fatih devine aittir. Fatih’in Karamanlı Beyliğini ortadan kaldırdıktan sonra H. 881/M. 1476 tarihinde yaptırdığı emlak ve vakıf tespiti Ankara Kuyudu Kadimi Arşivinde bulunan 556 nolu defterde kayıtlıdır. Bu kayıtlarda Nasreddin Hoca’nın Türbe ve Medresesinin kaydı şöyledir.
“Vakıf Mevlana Nasreddin Rahmet-Allahü aleyha rahmete vasi’a mübareke harabe mütevece ve medresesi içün vazı’a olunan yerlere Hacı İbrahim nam kimesne mutasarrıf.33, Bahçe-i Tur Ali: dönüm.10, bağ Hacı Nebi*:10, bağ Musa oğlu 10, Zemin medrese. Derdest birader Yakup lenk:3
“Buna göre medrese ve türbenin vakfı Tur Ali Bahçesi, Hacı Nebi (Bibi) ve Musa oğlu bağları ile Topal Yakup’un biraderinin elinde bulunan medrese arsası vakıf mallarıdır. Vakfın tasarrufu Hacı İbrahim isimli birisi tarafından yürütülmektedir.
II. Beyazıd devrinde H. 906/M. 1500 tarihinde yapılan vakıf tespitinde Nareddin Hoca Türbe ve medrese kayıtlarında rastlamıyoruz. Çünkü il yazıcılar ancak yaşayan vakıfları yazarlar. Bundan da anlaşılıyor ki Nasreddin Hoca’nın bu tarihte türbe ve medresesi haraptır.
Türbenin ilk şekli 6 kalın mermer sütunun taşıdığı kubbeden ibaret olup, etrafı açıktır.
Türbeyi ziyaret eden Evliya Çelebi şöyle tarif eder: “Nasreddin Hoca Akşehir haricinde kubbe ve türbeyi malümesinde defnolunmuştur. Canibi erbaasını parmaklık ihata etmiştir”. Akşehir’i geçen asırda ziyaret eden Charles Texiere, Nasreddin Hoca’nın türbesini görmüş ve eserinde şöyle anlatmıştır. “Akşehir bir dağın eteğine bina edilmiştir. Kasabanın işgal ettiği arazi çok geniş ve evlerin etrafı bahçelerle muhattır. Sokaklar dar ve harabe enkazı ile doludur, camileri bile muntazam değildir. Santon Haco Nureddinin türbesi garp tarafın kenar mahallesindedir. Bu türbenin etrafı direklidir. Direkler eski abidat harabesinden alınmıştır. Kabristanın enkazı mimariye ile dolu olması buradaki belde-i kadiminin mühim bir şehir olduğuna delalet eder.”
Akşehir’de H. 1295/M. 1878 tarihinde Kaymakamlık yapan Bereket zade İsmail Hakkı Bey “Yad-ı Mazi” isimli hatıratında Nasreddin Hoca’yı şöyle anlatır. “Zahiri handefeza, batını hikmetnüma o menakıbi latifesiyle dasitanı cihan olan Hoca Nasreddin Hazretleri de Akşehir’de metfundur.Türbesi Konya caddesi üzerindedir.Türbe-i şerifinin tahayyül ettiğimiz gibi vaktiyle dört tarafı açık olduğu halde ,büyük bir kilitle kitlenmiş,büyük bir kapısı varmış.Ahiren bazı vücuhi memleket tarafından üzeri kiremitli ve etrafı tahta parmaklıklı olarak çatı altına alınmış;bazı mahallelerdeki cami şadırvanları tarzında inşa edilmekle şimdi eskisi kadar değilse de yine yekli bina ile muhteviyatının her halinde bir eser garabeti müşahede olunur. Hoca merhumun kabri üstüne mevzu ufacık bir sandukanın bir imame mübalağa olmasın ama sandukanın hemen sülüs miktar yerini tutuyor”
H. 1310/M. 1892 yılında türbeyi İhtifalci Ziya Bey ziyaret etmiştir.”Bursa’dan Konya’ya” isimli eserinde türbe hakkında şunları söyler: “Duvarın üstündeki demir parmaklığa rasgelen bir bez parçası, püskül teli, pamuk ipliği bağlamış olduğundan parmaklık görünmez olmuştur. Çatının kenarını tutan bu direklerle duvar arasında dairen medar bir açıklık vardır. Heyeti hazırasından anlaşılıyor ki türbe-i Hoca Nasreddin dört tarafı açık iken sonradan damın istinat eylediği sütunların arasını bir kısa duvarla doldurmuşlar”.
Türbenin şimdiki yapısını II. Abdülhamit zamanında Konya Valisi Faik Bey yaptırmıştır. “1. Revnak efza-yi makam-ı Mu’alla-yı Hilafet-i mukaddese-i İslamiyye ve şeref bahşa-yi erike-i saltanat-i azime-i Osmaniye, 2. es-Sultan İbn’es Sultan es-Sultanü’ l-Gazi( Abdülhamid) Han-ı sani efendimiz Hazretlerinin 3. asar-ı mütebarreke-i la-yuhsa-yı şahanelerine ilaveten Hoca Nasreddin merhumun iş bu türbeleri dahi Konya Valisi 4. Atufetlü Faik Bey Efendi Hazretlerinin zaman-ı me’muriyetlerinde bi’t-teberrük tecdiden inşa olunmuştur. 12 Recep Sene 1324” (M. 1906).
Sandukasındaki şahide de şu satırlar yazılıdır.
Haze’l-türbe el-merhum / ila abdü’z-zaif / Nasreddin / ruhuna / fatiha sene:386
5.3.TÜRBEDARLAR-Büyük adamlar öldükten sonra ,diğerlerinde manevi yönden farklı olduğunu belirtmek için,ayarıca yapılan mezarlar türbe denir.Türbeyi açıp,kapayan,ziyaret edenlere rehberlik yapan,temizliğine bakan,başucunda Kur’an-Kerimi okuyan Türbedar adı verilen kişiler görevlenilirdi.Türbedarlara ,türbe sahiplerini kurdukları vakıftan ücret ödenirdi.Eğer ki vakfı yok ise Akşehir’de olduğu gibi camilerde ferraşlık, kayyumluk, Recep, Şaban ve Ramazan aylarından camide tefsir ve Kur’an-Kerimi hatimle okuma gibi görevler verilirdi.
Arşivimizdeki vesikalara göre 19 asrın başlarından itibaren Nasreddin Hoca türbesi, türbedarları ücretlerini Akşehirli Şirvancızade Ömer bin Mehmet Efendi’nın Ulu Cami (Sultan Alaaddin Camii) için kurmuş olduğu vakıflardan almışlardır.
Kaynaklar
• Hacı Nebi’nin soyunu günümüzde Kamil Balcı sürdürmektedir.
• Ankara Kuyudu kadime Arşivi 556 nolu defterdeki kayıt.
• Evliya Çelebi a.g.i.s.16
• Charles Texier”Küçük Asya” c.2,s.390
• Bereketzade İsmail Hakkı Bey “Yad-1 Mazi” s. 254 (Bu hatırat Muharrem Bayar
• tarafından Arap harfleriyle yazılmış aslından çevrilerek “Akşehir Pervasız
• Gazetesinde” 1991 yılında tefrika edilmiştir. Tefrika sayısı 128’dir.
• İhtifalcı Ziya Bey “Bursadan Konya’ya Seyahat.” S.301
• Şahidede yazılı 386 sayısı ters çevrildiğinden Nasreddin Hoca’nın vefat tarihi olan 683 yılı bulunur.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Gülmece Parkı
Geçmiş yıllarda Akşehir'e uğrayanlar, Nasreddin Hoca Türbesi'nin yakınlarındaki parkta, var olan birkaç ağacın gölgesinde soluklanırlardı. Bir bardak çay, bir yudum soğuk su, göz doyumu için biraz yeşillik beklentisiyle boşuna bakınırlardı etraflarına. Bakımsız, sessiz, taş yığınlarıyla bir garip parktı burası: Kayalı Park.
Günlerden bir gün; ağaçlar dikilmeye, çimler ekilmeye başlandı buraya. Ardından bir havuz, bir çocuk bahçesi, bir kafeterya beliriverdi. Sonra parkın orta yerine birden bire kocaman bir kazan oturdu. Dört metre yüksekliğinde, Altı metre çapındaki bu bakır kazanın öyküsü de ilginç. Ankara'da geleneksel bakırcı ustalarına yaptırıldı. Ankara'dan Akşehir' e gelişi medyatik bir olay oldu. Bu dev kazan, önce Guinnes rekorlar kitabında kendine yer aradı, sonra da gidip, Akşehir'i en merkezi meydanına gelip kondu.
Cümle alem başına toplandı kazanın. Civar köylere, beldelere, kentlere haber salındı: " Durmayın, koşun, gelin! Akşehir'in ortasına bir kazan kondu ki bir bakan bir daha bakmak ister! " Akşehirli yıllardır tutmayan mayayı göle çalmaktan bıkmış olacak ki 40. Nasreddin Hoca Senliği'nde, 5 Temmuz 1999 günü, temsili Nasreddin Hoca Erol Günaydın'ın elinden bu kazana mayayı çaldı ve ertesi gün de yoğurdunu yedi.
Bir yıl boyunca ziyaretçisi eksik olmadı kazanın. Önünde hatıra fotoğrafı çektirenler, hangi gün bir daha yoğurt yiyebileceğiz diyenler. İşte bu kazan, bir gün oradan kalktı yeni parka kondu. "Kazan Doğurdu" öyküsünü bilenler bir de "Kazan Uçtu" öyküsünü anlatmaya başladılar.
Parkta, değişiklikler olmaya devam etti. 41. Nasreddin Hoca Şenliği açılışında dört adet de heykel yerleşti parka. Genç heykeltıraş Cemil Güntepe'nin elinden çıkma.
Ve parkın ne garipliği kaldı, ne sessizliği, ne de kayalı oluşu. Yemyeşil, bakımlı, cıvıl cıvıl insanlarla dolu, bir güler yüzlü mekan halini aldı.
Adına da bundan böyle GÜLMECE PARKI denmeye başladı.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Ermeni Kilisesi
Kilise, 19. yy.da Ermeni Cemaati’nce yaptırılmıştır.
Tarihi kilisenin yapısı; moloz kesme taş ve tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Batı yönündeki duvarın orta bölümünden, sade ahşap malzemeli, iki kanatlı, dikdörtgen formlu kapıdan, yapının içine girilmektedir. Doğu cephede yarım kubbeli, kemerli apsisi vardır. Bu apsise dik olarak üç sahınlı, altı mermer sütunun taşıdığı kubbe örtülü orta sahını mevcuttur. Giriş cephesi yönünde, giriş sahınında, asma kata çıkmayı sağlayan çift yönde, ahşap müştemilatları yer almaktadır. Pencereleri, her iki katta da basık ve kemerli, farklı ebatlarda taş ve imitasyon taş görünümlü kabartma sıvalı, pencere sövelidir. Taşınmazın ve müştemilatlarının üzeri, kiremit örtülü, kırma çatılıdır. Şu anki durum itibariyle, iç – dış duvarlarda sıvaların döküldüğü, taş malzemeler arasındaki derzlerin bozulduğu, bazı tuğlaların eridiği, duvar içlerindeki sıva dökülmelerinin çeşitli dönemlerde üst üste yapılması nedeniyle, en alt bölümdeki orijinal renkli fresklerin kapatıldığı görülüyor.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu
Çimenli Mahallesi, Değirmen Caddesi’nde yer almaktadır.
Yapı, dikdörtgen plana sahip olup, zemin ve bir kat olarak tasarlanmıştır. Etrafı duvarlarla çevrili geniş bir bahçe içerisinde yer alan kagir olarak yapılmış, üzeri kiremit çatı ile örtülü, çatının dört köşesinde akroterler bulunmaktadır. Zemin kat pencereleri sivri kemerli olarak yapılmış ve üst kattakiler ise basık kemerli olarak tasarlanmıştır.
Yapının avluya, okula ve bodruma olan giriş kapısı, çift kanatlı demirden yapılmış olup, üzerinde süslemeler mevcuttur.
Yapının aynı avlunun güneydoğu kısmında XIX. yy.da yapılmış olan kilise binası vardır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Taş Medrese
Altunkalem Mahallesi Eski Afyon Caddesi üzerindedir.
Medrese, mescid, türbe, hankâh imaret ve çeşmeden oluşan bir külliye şeklinde inşa edilmiş olmasına rağmen, bugün yalnızca medrese, mescid ve türbe kısmı sağlamdır.
İnşaatında; devşirme malzeme, tuğla ve moloz taşın yanı sıra özellikle minare kürsüsünde ve giriş cephesinin kaplamasında düzgün mermer bloklar kullanılmıştır.
Medrese, doğu – batı doğrultusunda uzanan dikdörtgene yakın bir plan şemasına sahiptir. Ancak giriş cephesinin kuzey – güney ucuna eklenen yapılarla bu plan şeması ters “T” şeklini almıştır. Yapının kuzey duvarının batı ucunda medreseye bitişik olarak inşa edilmiş mescid bulunmaktadır.
Yapı eskiden Darüşşifa olarak kullanılmaktaydı. Açık avlulu, üç eyvanlı plan tipine sahiptir. Yapının galeri kısmını oluşturan alanların kenarlarında öğrenci hücreleri mevcuttur.
Yapı, süsleme malzemesi bakımından çeşitlilik arz eder. Genellikle çini plaka, sırlı tuğla ve devşirme malzeme yoğun olarak kullanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder